WEBMATEMATİK MATEMATİK SİTENİZ...
  Su Savaşları
 
KİTABIN ADI
Su Savaşları

KİTABIN YAZARI
John BULLOCH, Adel DARWISH
YAYIN EVİ VE ADRESİ
BASIM TARİHİ

Temmuz 1993

KİTABIN YAYIM MAKSADI


KİTABIN ÖZETİ :

Kitap Orta Doğu’da suyun stratejik bir madde olduğunu ve gelecekte mutlaka paylaşımı irtibarıyla savaşa neden olacağını belirtmektedir. Aşağıda belirtilen başlıklar halinde çeşitli bölgelerde su kaynakları, kaynakların paylaşımı ve kullanımına ilişkin projeleri ve bu projelerin uygulamaları esnasında meydana gelen kriz, sürtüşme ve savaşları konu almaktadır.

1. SU :

ORTA DOĞUNUN EN ÖNEMLİ KAYNAĞI :

% 80’nini kıraç arazilerin oluşturduğu bölgede yaşayan milletlerin geçim kaynaklarının tarım olduğu Orta Doğu’da, su hayati öneme haiz stratejik bir maddedir. Bu bölgedeki ülkelerin büyük bir bölümü su fakiridir. Su ihtiyaçlarının giderilmesi kaynağı kendisinden başka ülkelerde bulunan akarsulara bağlıdır. Bu bağımlılık su kaynaklarını elinde bulunduran ülkeye avantaj sağlamaktadır. Suyun paylaşımı ülkeler arasında gerginliğe ve neticede savaşa dönüşebilmektedir.

Bilim adamları 2000 yılı itibarıyla pek çok ülkenin kişi başına kullanılan su miktarı değerlendirildiğinde 1975’de kullandıkları suyun yarıya ineceğini hesaplamaktadırlar.

Bölgede 1967’de ki Arap-İsrail savaşı 1970’de Ürdün’deki iç savaş, 1978 Lübnanın işgali ve Türkiye’de 1983’ten bu yana devam eden terörist faaliyetlerde, Sudan’daki Kuzey-Güney çatışmalarında su paylaşımının büyük rolü vardır.

2. ÜRDÜN HAVZASI :

Havzada en önemli su kaynağı Golan tepeleri’nden çıkan Şeri-a Nehri ve Onun kollarıdır. Şeri-a Nehri sularının kullanımında Ürdün, İsrail, Suriye arasında zaman zaman problemler yaşanmaktadır. İsrail’in Batı şeria’da yerleşim alanları kurmasının temel nedenlerinden bir tanesi’de Şeria Nehrinin sularından daha çok yararlanma isteğidir.

3. Güney Doğu Anadolu Projesi (GAP) :

Bu projenin ilk ayağı olan Atatürk Barajı 25 Temmuz 1992 günü elektrik üretimine başlamıştır. Türkiye’nin tüm elektriğinin 1/5’ini üretmekte ve 20.000 km²’lik alanı sulanabilir arazi haline dönüştürmektedir. Bu projeyle bölgenin sosyo-ekonomik durumunun değiştirilerek bölge halkına daha çok refah götürülmesi amaçlanmaktadır. Ancak projenin gündeme gelmesi ile birlikte Türkiye’nin Güney Doğu’sunda, özellikle Suriye tarafından desteklenen, silahlandırılan ve zaman zamanda İran ile Iraktan yardım gören PKK’nın kullanılmasıyla terörist faaliyetler başlamıştır. Bu Türkiye’nin Fırat ve Dicle nehir sularının dizginlenmesi projesine, Suriye’nin cevabıdır.

4. Nil-Mısırın Başlıca Güvenlik Konusu : NİL :

Mısır için, başlıca hayat kaynağı olan Nil Nehrinin güvenliği birinci derecede güvenlik sorunudur. Nil’e yönelik her tehdit Mısır Yüksek Komutanlığı’nın parlemento onayını beklemeden askeri karşılık vermesine izin verir.

Mısır bu konuda öylesine hassastırki 1977’lerde ilk defa başkan Enver Sedat’ın İsrail ziyareti esnasında gündeme gelen Nil Nehri sularının İsrail’e taşınması projesi başkan Sedat’ı vatan haini suçlaması ile karşı karşıya bırakmış, kendisine ihtilal girişiminde bulunulmuş ve nihayet radikal islamcı örgütler tarafından öldürülmesinde bu projenin rol oynadığı değerlendirilmiştir.

5. Nil : Mısır ve Etiyopya :

Etiyopya Nil Nehiri’nin kaynaklarının bulunduğu ve Yukarı Nil Havzası’nı kontrol eden bir ülkedir. Yakın zamana kadar Etiyopya’nın Nil sularını dizginleyecek olanağı ve arzusu olmadığından hiç bir önemi yoktu. Şimdilerde millet olarak bütünlüklerini sağlamış olmaları nedeniyle israil ile iş birliği kurarak gerektiği taktirde Sudan ve Mısır’a zarar vermeyi elinde tutmaktadır.

6. Nil: Mısır ve Sudan :

Mısır ve Sudan Nil Havzası’nda birbirlerine muhtaç iki Arap ülkesidir. Bu nedenle özellikle Mısırlı liderler sudan ile ilişkileri daima üst seviyede tutmuşlar ve uluslararası her platformda Sudan’ı desteklemişlerdir. Örneğin; 1980 yılında Çad’a müdahale eden ve baskıncıları Güney Sudan’a girmeye özendiren Libya lideri Kaddafi’yi şöyle uyarmışlardı’’ Sudana karşı bir operasyon durumunda hemen Sudan’ın yanında olacağız’’

7. Büyük Yapay Nehirler: Libya ve Irak :

Libya bölgedeki su kaynakları en kıt ülkelerden biridir. Bu zafiyeti başlangıçda Mısırla birleşerek Nil sularından yararlanmak suretiyle gidermeyi planlamıştır. Bunun gerçekleşmemesi üzerine önce Mısır’la savaşmış akabinde Çad’a girmiştir. Çad’dan sonra baskıncıları Güney Sudan’a karşı kışkırtmak suretiyle Nil Nehiri’nin güvenliğini güneyden tehdit etmek istemiş ve ancak bunu başaramamıştır. Bu konudaki başarısızlığını örtmek ve Akdeniz kıyısında toplanan nüfus yoğunluğunun su ihtiyacını gidermek maksadıyla Sahra Çölü’nde ki yeraltı suyunu çok büyük maliyetlere katlanarak 667 km.lik bir boru hattıyla Akdeniz kıyısına ulaştırmıştır.

Irak ise Fırat ve Dicle Nehirleri arasında Iraklılar tarafından “Saddam Nehri” olarak nitelenen 565 km uzunluğundaki üçüncü bir su yolunu hizmete açmıştır. Bu su yolu Bağdat’tan başlayarak Basra’da son bulmaktadır. Yapay nehirin yarattığı imkanlarla kireçlenmiş toprağın temizlenmesi ve 5 ile 10 yılda 150 milyon hektarlık toprak kazanılması amaçlanmıştır.

8. Arap Yarım Adası :

Arap yarımadası ülkelerinde akarsu yoktur. Su ihtiyacı yeraltı sularından, büyük ölçüde de deniz suyundan arıtma yoluyla elde edilmektedir. Su arıtma tesislerinin yatırım maliyetleri yüksek olmanın yanı sıra, dış tehditlere karşıda son derece hassastır. Bu nedenle su ihtiyacının ithal edilmesi yoluyla karşılanması bir dönem düşünülmüştür. Projenin Arap Ülkelerini, su ihraç eden ülkelere bağımlı kılacağı gerekçesiyle gündemden kalkmıştır. (Bu kapsamda düşünülen; Türkiye’den güneye uzanan barış suyu projesi Türkiye’nin Osmanlıyı canlandırma emelleri peşinde olduğu düşüncesi ile pek sıcak karşılanmamıştır.)

9. ESKİ ÇÖL YASALARI VE ULUSLARARASI HUKUK :

Eski çöl yasası susuz kalmış bir insanın bir başkasının kuyusundan kabla, suya dalmadan, kirletmeden kullanımını ön görür.

Günümüzde uluslararası suların paylaşımı konusunda, uluslararası nehirlerin kullanılmasında helsinki ilkeleri (unkhi), sınırları aşan nehirler veya su yolları konusunda uluslararası bir yasa oluşturmak için başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir.

UNKHİ:

a. Aynı havzaya dökülen her nehir veya göl ayrı sistemler olarak değil, tek bir entegre birim olarak ele alınmalıdır.

b. Ayrı anlaşmalar ile belirlenmedikçe sistemdeki her devletin havzaya dökülen sistemin sularından mantıklı eşitlikde kullanım hakkı vardır.

c. Havzayı paylaşan devletler havzadaki diğer devletlerin yasal haklarına saygı göstermelidir esasını dayanmaktadır.

10. Tehlikeli Gelecek :

Orta Doğu’da şiddet potansiyeli her zaman vardır. Savaşlar toprak, özerklik, insan hakları yada sınırları koruma nedenlerine bağlı görünürse de geleceğin bütün çatışmalarını etkileyecek tek şey bölgenin su durumudur. “Su Savaşları” yoldadır.
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol