KİME NE -
veryansın olmalı
ayinlerden korunan budala kitap-
vuslatı olmasa da olur o kudurmuş
çocuğun dili
tanrısal gül yaprağıyım
şairin diliyim açmazların diliyim yani
düşmanım olmazsa yanarmış bir daha
sevmişim...
ki
sevmişsem
şair miyim budala
ya da ayyaş mıyım o eski mahlasta
belki de çulsuz bir dervişiyim
belki de ateşsiz zerdüşiyim koynunda
ki
ben sevmişim
kime ne
yani
haylaz bir çocuğum aforoz kaçağı
bir uzak yusufçuğum
belki de anlamını yitirmiş bir duayım
o kutsal kitaplıkta
kuzularını kurda kaptıran
çobanım belki de
kafeslenmiş bir kuşum belki
yarınsızlardanım yani
eski bir rivayet:
yüreğimin tarlasında kuzgunlar gezer
belki de güllerim hazanda
mandalsız iklimlerde dolaşır
zılgıtlar yakılmalı
nizip ovasında
ezo gelin
haberin var mı?
ötesinden geçmişim
kerem'in ahından
tahir'in zarından
ferhat'ın dağından geçmişim
büsbütün açmazlıklarda
bütün mecnunluklardanım
dahası ne
ki ben sevmişim
kime ne
DÜŞLER VE KIRILGILAR
— Ey yalnız gezen siluet
beynimizde dikenler
yaşlandı-
yılan ininden tıslayan bir rüzgar
gecenin en kuytusuna yerleşirken
yüreğime tünemiş bir sızıdır aşk.
gözler: aykırı bir zamandan
umarsız süzülen kelime boşluğu
ilk yanılgı: umut
ilk tılsım
bundandır şairliğim!
atılırken iç çekişler bir köşeye
kalem: mürekkepli bir küfürdür
yokluğun resminde.
bir düş çoktan yağmalanmakta
bir yağmur gizlice yağmaktadır.
yırtık yüzüm
ve lâl dilim
şairce isyandadır..
bir deniz bir limandan
bütün koylarını çekmektedir
bilmelisin!
ipine boyun asmış çamaşırcı kadınlar
çoktan unutuldu
düşün ki zaman: söylenmemiş kelime boşluğuydu
ah düşlerim!
mandalda
ku-ru-tul-du.
ve sen kirli ellerim!
ne ararsın paslı yapraklarda
aşk bitti
Toltekler düş kursa da.
intikam: bütün gülleri koparıp dalından
mumyalanmış çocukluğuma sunuyorum.
İNKÂR
yağmur sularına bırakıyorum
kâğıttan gemilerimi
ve her sözcüğe susturuyorum
köhne
ıssız dilimi
"Düşlerime yağmur taneleri çarpıyor."
ressamın paleti kanıyor orda
burda ellerim eksik
bir ağaç birden ölüyor
hüzünlü
biraz da
esrik...
gece tinsiz ve o kadar...
o kadar işte ellerimle tutabildiğim
birazcık deniz mavisi
birkaç karanfil
yitik
ve
ser-se-fil.
"üşürüm...
ihbardır ıslaklığı yağmur tanelerinin."
üşürüm...
ellerim eksik kalır
gerisi kan ve revandır
ya da gerisi
öncesinden yadigar sıcaklığın
gerisi inkârdır.
--o yüzden bütün inkârlar
aslında birer ihbardır!...--
FISILTI
rüzgârın terkisinde
aşkların kesik fısıltısı
ucundan mandallanmış
hayat kalemin ucunda
titreyen son mürekkepti
usulca geçerdi zaman
titrek parmakların
hüzünle çevirdiği
tozlanmış sayfalardan
kırık bir aynanın hüznüydü belki
nasırlı gecelerden
duvardaki surete
kayarken gözleri
pıhtılanmış bir düştü
buruşuk kâğıtlarda
şiir
misali
emektar tespihin
saçılmış taneleriydi
taşıyamadığı
yorgun bir ipin
sakalında jilet
ölürken usulca
"sus" dedi
sadece fısılda...
MÜSLÜM DANAOĞLU
GÖZLERİN
-Hayata yamalı şairler gezinir köşelerde
ağlamaklı bir iç çekiş
geri kalan resimlerde-
paslı yalnızlık
muşambalı ağıtlar ertesinde
ve ellerin
bir burgu daha atarken yüreğime
geceye tünemiş
kül rengi bir hüzün(dür) her kelime
gözlerin: en uzun yolculuğum
ve batarken güneş gündüzün bağrına
koparılırken takvim yaprakları
zamana isyan
ama hep cebimde
eski bir şarkıdır: aşk.
yüzün: her gece konuğum
daha çocuklar var doğmamış
daha ağlayan yanlarımız var gülücükler ardında
kendi yaşımda değilim
bedenim yenildi zamana
yüzümde
yatağı belli nehirlerin
dedim ya
yüzündeyim
hiç bitmez gözlerin...
MÜSLÜM DANAOĞLU
Serenat
uğur böceğim!
boy vermiş buğdayların
kırılgan saçağında
gül bahçelim
kedi gibi umarsız
sokul yanıma
en titrek yanımla öptüm avuçlarını
saçlarından bağlıyım hayata
gel sevdiğim
sesinin tınısı kulaklarımda
gel
artçıl zaman düşleri
konmadan rüyama